*Bu yazı Av. Ceren Özalp tarafından kaleme alınmıştır.
Taraflar arasındaki evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesinin ekonomik sonuçlarından biri de yoksulluk nafakasıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 175.maddesi ile “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre taraflardan biri boşanma ile yoksulluğa düşeceğini iddia eder ve ispatlarsa nafaka ödeyecek taraftan daha ağır kusurlu olmamak kaydıyla ve yine nafaka ödeyecek olanın ekonomik gücü oranında yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
Tedbir nafakası ile yoksulluk nafakası arasındaki fark nedir?
Taraflar arasındaki boşanma davası devam ederken taraflardan birinin ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması noktasında hükmedilen nafakaya ise tedbir nafakası denmektedir. Yoksulluk nafakası taraflar arasındaki boşanma kararının kesinleşmesinden sonra geçerlidir.
Yoksulluk nafakası miktarı nasıl tespit edilir?
Yoksulluk nafakasının belirlenmesinde tarafların belgelendirilebilir gelirleri önem taşımaktadır. Nafaka alacaklısı, nafaka yükümlüsünün gelirinin beyan ettiğinden daha fazla olduğunu iddia ediyor ise bu iddiasını banka kayıtları, kredi kartı hesap özetleri, yıl içerisindeki tatil sıklığı, yurt dışı giriş çıkış kayıtları ile yurt içi konaklama kayıtları, sosyal yaşantısında sık sık gittiği yerler gibi delillerle de ispatlayabilir. Özellikle ticaretle uğraşan taraflardan birinin belgelendirilebilir gelirini ispatlamak düzenli maaş alarak çalışan birine nazaran daha zor olduğundan diğer delillerle gelir durumunu ispatlamak önem taşımaktadır.
Tarafların ekonomik durumunun değiştiğinden bahisle yoksulluk nafakasının azaltılması/kaldırılması talep edilebilir mi?
Türk Medeni Kanunu 176/4.maddesi ile “Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasal düzenleme ile yoksulluk nafakasının kaldırılabileceği düzenlenmemiş ise de uygulamada yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi mümkündür.
Yoksulluk nafakasının mahkeme kararıyla sona erme hallerinden biri de tarafların ekonomik durumlarında meydana gelen değişme nedeniyle yoksulluk nafakasının kaldırılması davasında hakim yoksulluk nafakasının azaltılmasına karar verebilir. Ancak yoksulluk nafakasının azaltılması davasında nafakanın kaldırılmasına karar veremez.
Asgari ücretle çalışmak nafakaya engel midir?
Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da; “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir. ( H.G.K 07.10.1998 gün ve 1998/2-656-688 sayılı kararı, 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158-1185 sayılı kararı, 01.08.2002 gün ve 2002/2-397-339 sayılı kararı, 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95 sayılı kararı )
Yargutay bir kararında “…Dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların . karar sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, davalı için 500 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği ve kararın 25/06/2012 tarihinde kesinleştiği; davacının sanayi sitesinde kendi işinde oto tamiri yaptığı, aylık 2.500 TL geliri olduğu, 550 TL kira ödediği, yeniden evlendiği ve bir çocuğunun daha olduğu; davalının ise fabrikada işçi olarak çalıştığı, . kayıtlarına göre 2.271 TL maaşı olduğu, boşandığı davacıdan toplam 1500 TL yoksulluk ve iştirak nafakası aldığı, kira ödemediği, annesinin yanında yaşadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece; davalı kadının Novamed isimli bir serum fabrikasında sigortalı olarak işe başladığı, iki yıldır bu şirkette çalıştığı, . kayıtlarına göre en son aldığı ücretin 2.271,87 TL olduğu, almış olduğu ücretin asgari ücretin çok üstünde bulunduğu ve çalışması nedeniyle davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı sabit olduğu gerekçe gösterilerek davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş ise de; davalının çalışmaya başladığı iş, her an için sona erdirilebilecek bir iş olup, sabit ve güvenceli bir iş değildir. Nitekim davalının söz konusu işte sigortalı olarak çalışmakta olduğu dosya kapsamına yansıyan belgeler ile sabittir. Geçici işlerde çalışmak yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Davalının günümüz ekonomik koşullarında aldığı nafaka ile geçinmesi mümkün olmadığına göre; işe girip çalışması zorunluluk arz etmektedir. Hal böyle olunca mahkemece; davalının çalıştığı işin sabit ve güvenceli bir iş olmadığı ve her an için sona erdirilebileceği de dikkate alınmak suretiyle, elde ettiği gelirin yoksulluk durumunu ortadan kaldırmayacağı ancak çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı ve davalının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği göz önünde bulundurularak, nafaka miktarında indirim yapılması hususu üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken,” gerekçesi ile nafaka alacaklısının sadece çalışmaya başladığından bahisle nafakanın kaldırılamayacağı, işin sabit ve güvenceli bir iş olmaması nedeniyle her an sona erdirebileceği mümkün iken yoksulluk nafakasının kaldırılmasının mümkün olmadığı, şartları varsa indirilmesine karar verileceğine hükmetmiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/9901E. 2017/386K. 19/01/2017T.)
Boşanmayı sağlamak için ekonomik durumunun üstünde nafakanın kabulü
Tarafların anlaşmalı boşanmaları halinde nafaka yükümlüsünün sırf boşanmayı sağlayabilmek için ekonomik durumunun üzerinde nafakayı ödemeyi kabul etmesi de olasıdır. Nafaka yükümlüsü anlaşmalı boşanmayı sağladıktan sonra tarafların ekonomik durumlarında olağan dışı bir değişimin yaşanmamasına rağmen yoksulluk nafakasının kaldırılması ya da azaltılması talebinde bulunması halinde mahkemece bu talebin reddine karar verilmesi gerekmektedir. Zira Yargıtay da pek çok kararında bu talebin iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağından yoksulluk nakafasının kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Yargıtay bir kararında “…Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru (basiretsizliği vb.) ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.nun 2.maddesinden yararlanması söz konusu olamaz.Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir.
Hal böyle olunca, somut olaya dönüldüğünde; her ne kadar davalı kadının boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında çalışmaya başlayarak asgari ücret miktarı üzerinde bir geliri olduğu saptanmış ise de; davalı kadının tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları tarih ve öncesinde de çalıştığının anlaşılması ve bu duruma karşın davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için taraflar arasındaki protokol doğrultusunda yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmesi sonrasında aradan geçen çok kısa süre içerisinde eldeki davanın açılması karşısında, söz konusu talebin iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı hususu değerlendirilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile tarafların anlaşmalı boşanmalarından önce de sonra da geliri bulunan taraf lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının aradan geçen kısa süreden sonra kaldırılmasının istenilemeyeceğine hükmetmiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/7535E. 2016/10920K. 19/09/2016T. )
Yargıtay başka bir kararında “…Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder.
Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.
Ancak, Borçlar Kanunu’nun 19. ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir. O nedenle, işlem temelinin çökmesi veya tarafların mali durumlarının değişmesi irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın kaldırılmasını veya yeniden belirlenmesini gerektirebilir.
Somut olayda taraflar, 22.08.2013 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmışlar, kadına 250 TL yoksulluk nafakası, ortak çocuk …..’ye 250 TL iştirk nafakasına hükmedilmiş, kararın eki sayılan protokolün 7. maddesinde ise kadının yakıt giderleri ile ortak çocuk …..’nin eğitim giderlerinin davacı tarafından karşılanmasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Davalı kadın boşanma davası öncesinde olduğu gibi çalışmaya devam etmekte olup, davacı erkeğin ise ekonomik durumunda ise olağanüstü bir değişiklik meydana gelmemiştir. Davacı erkeğin ekonomik ve sosyal durumundaki kısmi değişiklik yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez…” gerekçesi ile sırf boşanmayı sağlamak amacıyla kabul edilen yoksulluk nafakasının tarafların gelir durumunda olağandışı bir değişiklik yaşanmadığı sürece kaldırılamayacağına hükmetmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/2282-8150 sayılı 04.07.2019 T.kararı)
Av. Ceren Özalp
Ankara Barosu
avcerenozalp@gmail.com