Akademik alanda önemli sorun alanlarından birisini de kuşkusuz etik ihlaller oluşturmaktadır. Akademisyenlerin yayınlarında etik ihlal olduğu yönündeki iddialar yalnızca doçentlik başvurusunun incelenmesi aşamasında değil diğer zamanlarda da incelenebiliyor. Üniversiteler bünyesinde kurulan etik kurullar şikayet ya da diğer gerekli durumlarda bu incelemeyi yapabiliyorlar.
Peki, etik kurullarca verilen kararlara karşı idare mahkemesinde dava açmak mümkün mü?
Doktrinde ve yargı kararlarında tartışmalı olan bu konuya ilişkin daha önceki bir yazımızda ayrılabilir işlem kuramı çerçevesinde etik kurullar tarafından verilen etik ihlal kararlarına karşı dava açmanın mümkün olması gerektiğini ifade etmiştik. Nitekim takip ettiğimiz bir dosyada üniversite etik kurulu tarafından verilen etik ihlal kararına karşı açtığımız davada, idare mahkemesince, tamamlanmış ve icrai nitelikte bir idari işlem bulunmadığı gerekçesiyle dosyanın incelenmeksizin reddine karar verilmişti. İdare mahkemesinin bu kararına karşı yaptığımız istinaf başvurusunda Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi içtihat niteliğine bir karar verdi.
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi Kararının İncelenmesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi 2025/131 Esas 2025/202 Karar sayılı ve 16/01/2025 tarihli kararında; “…İdari işlemlerin yukarıda belirtilen nitelikleri yönünden konuya bakıldığında, davacının etik ihlalinde bulunduğuna yönelik davalı idare işleminin, “idare işlevi” kapsamında bulunduğu ve tek yanlı bir irade açıklaması ile oluştuğu açık olup, idari davaya konu olabilecek işlem niteliğine sahip olup olmadığının belirlenebilmesi için icrailik niteliğini taşıyıp taşımadığının da ortaya konulması gerekmektedir. İdari işlemin icrai (yürütülebilir) nitelikte olması için ilgililerin hukuksal durumunu değiştirmesi, ilgilileri hukuksal yönden etkilemesi gerekmektedir. İdari işlemin icrailik unsurunu değerlendirirken işlemin “kesin” ve “nihai” olması hususları üzerinde de durulması gerektiği açıktır. Gerek öğretide gerekse yargı kararlarında, idari karar alma süreci içinde gerçekleştirilen işlemler arasında ancak nihai işlemin iptal davasına konu olabileceği görüşü yerine hukuksal prosedür içinde yer alan işlemlerin de iptal davasına konu oluşturabileceği kabul edilmektedir. “Ayrılabilir işlemler” kuramının ana amacı, bir idari süreç içinde yer alan işlemlerin hukuki sonuçlar yaratmaları halinde bu süreçten bağımsız olarak dava edilebilmelerinin sağlanmasıdır. Olayda, her ne kadar, davaya konu işlemde, etik ihlali tespitinden sonra kararın, aday hakkında disiplin mevzuatına göre gerekli işlemlerin tesis edilebilecek ise de; bu haliyle de, davacının akademik hayatını büyük ölçüde etkileyebilecek ve olumsuz birçok sonuca yol açabilecek durumda bulunan davaya konu işlemin, davacının menfaatini ve hukuki durumunu etkiler nitelikte bir işlem olduğu açıktır. Bu itibarla, davaya konu işlemin nihai işlem olarak kabulü olanaklı değil ise de, bir idari süreç içinde yer alması ve hukuki sonuç yaratmış olması nedeniyle ilgilinin hukuksal durumunda değişiklik meydana getirdiği görüldüğünden, bu haliyle kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olduğu ve idari davaya konu edilebileceği sonucuna varılmaktadır. Belirtilen nedenle, uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davanın incelenmeksizin reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir…” gerekçesine yer verildiği görülmektedir.
Kararda, etik ihlal kararı neticesinde disiplin mevzuatına göre işlem başlatılması mümkün olmasına rağmen disiplin işleminin sonucu beklenilmeden de ayrılabilir işlem kuramı uyarınca etik ihlal kararına karşı dava açılabileceği kabul edilmiştir.
Mahkemece verilen kararın gerekçesi yerindedir. Etik ihlal kararı verildiği anda ilgilinin hukuki statüsünde değişiklik meydana gelmektedir. Hatta kimi üniversitelerin etik yönergelerinde, hakkında etik ihlal kararı verilen ilgilinin idari görev üstlenemeyeceği yönünde açık düzenlemeler söz konusu olabilmektedir.
Bu yönde açık bir düzenleme olmamasına rağmen, hakkında etik ihlal kararı verilmiş bir kimseye, akademik faaliyetlerle ilgili görevlendirmelerde, idari pozisyonlara yönelik atamalarda ve idarenin takdir yetkisini kullanmasını gerektiren diğer işlemlerde idarece olumlu yaklaşılmayacağı ve etik ihlal kararının olumsuz değerlendirmede gerekçe yapılacağı açıktır.
Bu tür durumların varlığı da gözetilerek etik ihlal kararlarına karşı dava açmak mümkün olmalıdır.
Bölge İdare Mahkemesince verilen karar, yukarıda yer verilen açıklamalar ile birlikte değerlendirildiğinde hukuka ve hakkaniyete uygun bir karardır.