Doçent adaylarının doçentlik başvurusu, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ilgili hükümleri, Doçentlik Yönetmeliği, İdari Yargılama Usul Kanunu ve idare hukukuna hakim olan ilkeler doğrultusunda incelenmektedir. Doçentlik başvurusunun değerlendirilmesinde başvurunun etik ihlali, asgari koşulların sağlanmadığı ya da başarısız bulunduğu yönünde kararlar verilebilmektedir. Bu kararlara karşı ilgili mevzuat gereği süresi içerisinde iptal davası açılması mümkündür.
Doçentlik başvurusu incelemesinde başvurunun öncelikle etik ve asgari koşulları sağlayıp sağlamadığı yönünde değerlendirme yapılmaktadır. Başvurunun etik koşulları sağlamadığı yönünde bir jüri değerlendirmesi bulunması halinde başvuru Bilimsel Araştırma ve Yayı Etiği Komisyonu tarafından incelenir. Başvurunun asgari koşulları sağlamadığına ilişkin jüri raporunun bulunması halinde ise başvuru Doçentlik Komisyonu tarafından incelenmektedir. Doçentlik Komisyonu adayın asgari koşulları sağlamadığına karar vermesi halinde doçentlik başvurusunun iptaline karar verilir.
Başvuruda etik ihlali tespit edilmediği ve başvurunun asgari koşulları sağladığı durumlarda başvuru başaralı veya başarısız olarak değerlendirilmektedir. Buna göre beş üyeli jürilerde üç jüri üyesinin, üç üyeli jürilerde ise iki jüri üyesinin başvuruyu başarısız olarak değerlendirmesi halinde doçentlik başvurusu başarısız bulunmaktadır.
Doçentlik başvurusunda etik ihlalin bulunduğu, başvurunun asgari koşulları sağlamadığı ya da başarısız bulunmasına ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna başvurmak mümkündür. İtirazlar Komisyon tarafından incelenerek sonuca başlanmaktadır.
Doçentlik kararlarına karşı İdare Mahkemelerinde iptal davası açmak mümkündür. Değerlendirme sonucuna karşı dava yoluna başvurmak isteyen adayların dava açma süresine dikkat etmesi gerekmektedir. Başvuru hakkında yapılan değerlendirmenin sonucun verilen kararın elektronik ortamda adayın erişimine açıldığı tarihi izleyen beşinci gün adaylara tebliğ edilmiş sayılacağı ilgili yönetmelik hükümlerinde düzenlenmektedir. Bu tarihten itibaren 60 gün içerisinde ilgili karara karşı iptal davası açılması gerekmektedir. Aday tarafından itiraz yoluna başvurulmuş olması halinde İdari Yargılama Usulü Kanunu ilgili hükümleri uyarınca idarenin kararına kadar geçen sürede dava açma süresi durmuş kabul edilir.
Adayın değerlendirme sonucuna karşı dava açmak istemesi halinde, yukarıda yer verilen durumlara uygun bir dava dilekçesi hazırlanması gerekmektedir. Başvurunun değerlendirme sürecinin ilgili mevzuata göre yapılıp yapılmadığı, jüri raporlarının idare hukuka hakim olan ilkelere uygun düzenlenip düzenlenmediği, idareye tanınan takdir yetkisinin hukuka uygun kullanılıp kullanılmadığı hususları İdare Mahkemesinin değerlendirme kriterleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle Mahkemeye sunulan dava dilekçesinde bu hususların iyi açıklanması gerekmektedir. Nitekim Danıştay’ın Doçentlik ile ilgili verdiği kararlarında bu kriterleri inceleme ve değerlendirme ölçütü olarak esas aldığını görmekteyiz. Bu nedenle başvuru hakkında verilen karara karşı Danıştay içtihatlarını gözeterek hazırlanmış dava dilekçesi önem arz etmektedir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu bir kararında; “…İdare hukukunda “idarenin kanuniliği” ilkesi geçerlidir. Bu ilke, idarenin düzenleme yapma konusunda kanuni bir dayanağa ihtiyaç duyduğunu ifade etmektedir. Mevzuatta idareye düzenleme yetkisi çerçevesinde takdir yetkisi tanındığı durumlarda, idare, yargı kararıyla bir işlem veya eylem yapmaya zorlanamaz. Ancak, idareye tanınan takdir yetkisinin kullanımı da mutlak ve sınırsız olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı olduğundan, yetki, şekil, konu unsurları yanında takdire dayanan işlemlerin sebep ve maksat yönlerinden de yargı denetimine tabi bulunduğu kuşkusuzdur. Bu anlamda idareye tanınan takdir yetkisinin kullanımı “keyfilik”ten ziyade kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olmak zorundadır. Aksi bir düşünce Hukuk Devletinin ihlali sonucunu doğurur…” gerekçesiyle takdir yetkisinin keyfi bir biçimde kullanılamayacağına, yargı denetimine tabi olacak şekilde amaç ve sebep yönlerinden yargı denetimine elverişli olacak bir biçimde kullanılması gerektiğine hükmetmiştir(Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu 2020/1690E., 2021/1646K., 4.10.2021K).
Danıştay bir kararında; “…İdari işlemin gerekçeli olması ilkesi gereği, idare bir işlem yaptığında o işlemin sebebini ortaya koymak, yani işlemi gerekçelendirmek zorundadır…Dava konusu işleme dayanak alınan düzenlemelerde işlemin sebebi açıkça ortaya konulabileceği gibi, bir sebep olması gerektiğinin lüzum, ihtiyaç, yeterli vs. gibi muğlak ifadelerle ortaya konulduğu durumlar da mevcuttur. Bu durumda bu kavramların belli ve objektif bir anlamı yoksa idarenin sebep unsuru yönünden takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak, işlemin gerekçesi konusunda idarenin takdir yetkisi bulunduğu hallerde dahi işlemin bir gerekçeye dayalı olması ve bu gerekçenin somut olarak ortaya konulması ve işlemi yapmaya yeterli olması gerekmektedir…Başvuruların davalı idarece incelenmesi aşamasında yukarıda bahsi geçen Üniversitelerinden alınan görüşlerde; her bir Üniversite’nin kendi bünyelerinde bulunan program çerçevesinde bir değerlendirme yapmak suretiyle başvuru sahiplerinin aldığı eğitimin oldukça yetersiz olduğu, çok sayıda ve farklı dersin eksik olduğunu bildirdikleri göz önüne alındığında, her biri Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon alanında ders veren öğretim üyelerinden seçilerek oluşturulan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Alt Komisyonunca öncelikle ülkemizde eşdeğer programa göre alınması zorunlu görülen asgari ders ve kredi miktarı ile ülkemizdeki yükseköğretimin düzeyi ve içeriği ile mezun olunan yükseköğretim kurumunun eğitim düzeyi ve içeriği arasında farklılıkların tespit edilerek somut değerlendirme kriterlerinin ortaya konulması ve başvuruların değerlendirilmesinde bu kriterlere göre her bir kişi yönünden somut ve bireysel olarak bir inceleme yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Davacının başvurusunun değerlendirildiği 28.01.2014 tarihli Komisyon Raporunda, ekli listede değerlendirilen 75 kişinin Fizyoterapi ( Fizik Tedavi ) ve Rehabilitasyon alanına eşdeğer öğrenim görmedikleri ( dersler, kredi/saat eksikliği ve içeriği bakımından ) tespit edildiği, 08.01.2014 tarihli Alt Komisyon toplantısında ilgililerin denklik işlemlerinin Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon alanındaki Seviye Tespit Sınavı’nın I. ve II. aşamalarından 100 üzerinden 50 puan ve üzeri not almaları halinde yapılmasının uygun olacağı görüşüne varıldığı ve dosyaların münferiden incelendiği belirtilmiş olsa da davacının başvurusunun bireysel olarak somut bir değerlendirmeye tabi tutulduğu hususunda herhangi bilgi ve belgeye rastlanmadığı, “ekli listedeki kişiler” denilmek suretiyle genel bir değerlendirme yapılmış olduğu görülmekle birlikte, dosya kapsamında anılan Alt Komisyonca ülkemizdeki yükseköğretimin düzeyi ve içeriği ile davacının aldığı eğitimin düzeyi ve içeriği arasında ne gibi farklılıkların tespit edildiği yönünde herhangi bir bilgi ve belgeye yer verilmediği görülmektedir. Bu durumda, Fizik Tedavi ve benzeri alanlardan mezun olarak denklik talebinde bulunanların başvurularının değerlendirilmesi maksadıyla oluşturulan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Alt Komisyonu tarafından, mezun olunan yükseköğretim kurumunun eğitim düzeyi ve içeriği ile ülkemizdeki yükseköğretimin düzeyi ve içeriği arasındaki farkın açık ve net bir şekilde ortaya konulmaksızın ve davacının başvurusu bireysel ve somut olarak değerlendirilmeksizin hazırlanan raporu dayanak alan dava konusu işlemde hukuka uyarlık, aksi yönde verilen Mahkeme Kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır…” gerekçesiyle idari işlemin gerekçeli olması, somut değerlendirme yapılması, gerekçenin açık ve net bir biçimde ortaya konulması gerektiğine hükmetmiştir (Danıştay 8. Daire, 05/02/2020T.,2016/9775E., 2020/583K.).
Sonuç olarak; doçentlik başvurusunun iptali ya da başarısız sayılma işlemlerine karşı idare mahkemelerinde dava açmak mümkündür. Bu davalarda idari işlemin hukuka aykırılık gerekçelerini hazırlanacak dava dilekçesi ile sistematik bir biçimde açıklamak önem arz etmektedir.
[…] Bu dava sürecine ilişkin genel bilgilere ve hukuki değerlendirmeye daha önceki bir yazımızda yer vermiştik. Bu yazıda ise dava sürecinde alınan bilirkişi raporuna ilişkin genel bilgilere […]