Akademik yaşamda sıkça karşılaşılan durumlardan birisi de etik ihlal iddialarıdır. Doçentlik başvurularında adayların eser incelemesi aşamasında, kadro atamalarında adayların eserleri incelenirken ya da ihbar ve şikayet üzerine etik kurullar tarafından eserler etik incelemeye tabi tutularak etik ihlal kararı verilebilmektedir. Etik ihlal kararı üzerine kişilerin bağlı bulundukları kurumlara göre hukuki süreçler başlatılmaktadır.
İlgili Mevzuat
Konuyla ilgili olarak mevzuat, temel olarak Doçentlik Yönetmeliği, Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi ile Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesinde düzenlenmektedir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun disiplin ve ceza işleri başlıklı dokuzuncu bölümünde disiplin cezasını gerektiren başlıklar altında etik ihlal türlerinin gerektirdiği disiplin cezalarına yer verilmiştir.
Doçentlik Yönetmeliği m. 7/7; “İnceleme neticesinde etik ihlalde bulunduğu tespit edilen adayla ilgili karar, gerekli disiplin ve diğer idarî işlemlerin başlatılması amacıyla bilgi ve gereği için adayın bağlı olduğu kuruma ve gerekli görülen hallerde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir” hükmünü içermektedir. Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi m. 11/2; “Bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırı eylemlerde bulunduğu tespit edilen kişiler hakkında ilgili mevzuat uyarınca gerekli disiplin ve diğer idari, hukuki ve cezai işlemlerin yapılması için durum Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir” hükmü uyarınca hakkında etik ihlal kararı verilen kimseler Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na bildirilmektedir.
Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi m. 10/1; “Bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırı eylemlerde bulunduğu tespit edilen kişiler hakkında ilgili mevzuat uyarınca gerekli disiplin işlemleri ile diğer idari, hukuki ve cezai işlemler yükseköğretim kurumu tarafından yapılır” hükmü uyarınca hakkında etik ihlal kararı verilenler hakkında çalıştıkları yükseköğretim kurumu tarafından disiplin soruşturması başlatılacaktır. Yine Yönerge m. 10/4; “Bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırı bir eylemin tespit edilmesi halinde yükseköğretim kurumu tarafından ilgili yayının ortak yazarlarının görev yaptıkları kamu kurumuna da bilgi verilir” hükmü uyarınca da ortak yazarların görev yaptığı kamu kurumuna bilgi verilmektedir. Yönergenin 10/5 maddesi uyarınca da etik ihlal kararları Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilmektedir. Yönerge m.13’te de bu kayıtların gizlilik ilkesine riayet edilerek ilgili yükseköğretim kurulu tarafından saklanacağı düzenlenmektedir.
Etik İhlal Kararlarına Karşı Açılacak Dava Süreci
Etik ihlal kararlarının doçentlik başvurusunun değerlendirilmesi aşamasında verilmesi halinde komisyon kararına karşı süresi içerisinde idari yargıda dava açmak mümkündür. Doçentlik incelemesinde etik ihlal kararı verilmesi ile birlikte ilgilinin çalıştığı yükseköğretim kurumuna da bilgi verildiğinden kişi hakkında disiplin soruşturma süreci başlatılmaktadır. Bu durumda kişi hakkında verilen etik ihlal kararı ile ilgili disiplin soruşturulması yürütülerek disiplin cezası verilmesi de mümkündür. Disiplin cezası kararına karşı dava açılmadığı taktirde bu karar kesinleşeceğinden böyle bir durumda karara karşı dava açmakta hukuki yarar bulunmaktadır. Aksi halde etik ihlal kararına karşı açılacak davanın lehe sonuçlanması ihtimalinde disiplin kararı kesinleşmiş olduğundan bu karar disiplin yönünden lehe sonuç doğurmayacaktır.
Etik İhlal Kararının Doçentlik Başvurusu Dışında Verilmesi Halinde Dava Süreci
Etik ihlal kararının yalnızca doçentlik başvurusunun incelenmesinde değil aynı zamanda ihbar/şikayet ya da kadro başvurusu incelemesinde de verilmesi mümkündür. Bu durumda üniversite bünyesinde yer alan etik kurul tarafından inceleme yapılarak etik ihlalin bulunup bulunmadığı yönünde bir karar verilecektir. Etik ihlal kararı verilmesi halinde kişi hakkında disiplin soruşturma sürecinin başlatılması gerekmektedir. Buradaki sorun, etik kurulunun kararına ihlal kararına karşı dava açılmasının mümkün olup olmadığıdır. Komisyon kararının icrai nitelik taşıyıp taşımadığı bu nedenle hazırlık işlemi tamamlanmış bir idari işlem bahsedip bahsedemeyeceğimiz önemli bir sorundur. Danıştay’ın da süreç içerisinde verdiği birbirinden farklı kararları bulunmaktadır.
Ayrılabilir İşlemler Kuramı Bağlamında Konunun Değerlendirilmesi
Ayrılabilir işlem kuramı birbirine bağlı zincir işlemler kuramına alternatif olarak geliştirilmiş ve yargı pratiğinde kabul görmüştür. Danıştay yorumunda; “…”ayrılabilir işlem” kuramına göre, dış görünüşü itibarıyla idari süreç ile bütünleşmiş bir hukuki işlemin, idari süreç içinde yer alan bir sonraki işlem ile ortaya konulamayacak hukuki sonuçları yaratma gücünün bulunması halinde, bağımsız bir niteliğe sahip olduğu kabul edilmektedir. Bu nitelikteki işlemlerin icrailik vasfının bulunduğu da savunularak tek başlarına iptal davasına konu edilebilecekleri belirtilmektedir…” (Danıştay 10. Daire Başkanlığı, 2018/4826 E., 2021/6241 K.).
Üniversite etik kurulunun kişi hakkında etik ihlal kararı vermesi halinde bu karar bağımsız bir niteliğe sahip karar olarak değerlendirilerek karara karşı dava açmak mümkün olacak mıdır? Kanaatimce yukarıda yer verilen ayrılabilir işlem kuramına göre bu karara karşı dava açmak mümkün olmalıdır. Etik ihlal kararı uyarınca kişi hakkında disiplin soruşturması başlatılmaması ya da başlatılması ancak ceza zamanaşımı ya da başka bir gerekçe ile ceza verilmemesi halinde etik ihlal kararı ayakta kalacaktır. Bu karar hem yükseköğretim kurumu hem de Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı kayıtlarında saklanacaktır. Etik ihlal kararının hiçbir yargısal denetime tabi tutulmadan kayıtlarda saklanması Anayasa’da düzenlenen “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” düzenlemesine aykırılık teşkil edecektir. Kişi hakkında, yargı denetiminden geçmeden bir karar tesis edilmiş ve lekelenmeme hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Bu kararın hazırlık işlemi mahiyetinde olduğunu kabul etmek mümkün görünmemektedir. Nitekim kişinin kayıtları arasında bu tür bir kaydın yer alması idarenin takdir yetkisini etkileyen hukuki bir sonuç doğuracaktır. Bu nedenle etik ihlal kararının ayrılabilir işlem kuramı uyarınca tek başına hukuki sonuç doğuracağı kabul edilmeli ve bu karara karşı dava yolun başvurmak mümkün olmalıdır.
Konu İle İlgili Danıştay Kararı
Danıştay verdiği bir kararında; “…Dava, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi İşletme Teknolojisi Bölümü Anabilim Dalında öğretim görevlisi olan davacının intihal yoluyla etik ihlalde bulunduğuna ilişkin YÖK Sağlık Bilimleri Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu’nun 8-9/6/2013 tarih ve 2013/6 sayıl ıkararının iptali istemiyle açılmıştır. İdare Mahkemesince, etik ihlali yapıldığının tespiti halinde ancak yaptırım önerme yetkisi bulunan Etik Kurulunca alınan davaya konu kararda herhangi bir yaptırıma yer verilmediği, bu haliyle davacının hukuki menfaatinin etkilendiğinden söz edilemeyeceği sonucuna ulaşıldığından, idari davaya konu olabilecek kesin ve icrai nitelikte bulunmayan dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan işbu davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir…. Olayda, her ne kadar davaya konu işlemde, etik ihlali tespitinden sonra kararın aday hakkında disiplin mevzuatına göre gerekli işlemlerin tesis edilmesi için davacının görev yaptığı İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne, bilgilendirme amaçlı olarak da davacıya ve Üniversitelerarası Kurul Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiş ise de; bu haliyle de, davacının akademik hayatını büyük ölçüde etkileyebilecek ve olumsuz birçok sonuca yol açabilecek durumda bulunan davaya konu işlemin, davacının menfaatini ve hukuki durumunu etkiler nitelikte bir işlem olduğu açıktır. Bu itibarla, davaya konu işlemin bir idari süreç içinde yer alması ve hukuki sonuç yaratmış olması nedeniyle ilgilinin hukuksal durumunda değişiklik meydana getirdiği görüldüğünden, bu haliyle kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olduğu ve idari davaya konu edilebileceği sonucuna varılmıştır. Bu durumda, İdare Mahkemesince, işin esasına yönelik bir inceleme yapılması gerekirken, davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır…” yönündeki kararında, ayrılabilir işlem kuramına vurgu yaparak verilen kararın kişinin akademik yaşamını önemli ölçüde etkileyebileceği gerekçesiyle davanın esastan görülmesi gerektiğine hükmetmiştir (Danıştay 8. Daire Başkanlığı, 19/02/2016T., 2015/1757E., 2016/1425K.).
[…] ve yargı kararlarında tartışmalı olan bu konuya ilişkin daha önceki bir yazımızda ayrılabilir işlem kuramı çerçevesinde etik kurullar tarafından verilen etik ihlal […]