İdare hukukunda süreç içerisinde idarenin sorumluluğu ilkesi gelişerek, idarenin neden olduğu zararları tazmin etmesi zorunlu hale gelmiştir. Fransa’da verilen Blanco kararına kadar idari yargıda devletin tazmin sorumluluğu kabul edilmemiştir. Bu karardan sonra idari yargıda devletin neden olduğu zararları karşılaması zorunlu kabul edilmiştir. İdare hukukumuzda da idarenin neden olduğu zararları karşılaması gerekliliği yasal güvence altına alınmıştır.
İdarenin fiil ve işlemleri nedeniyle maddi ve manevi zararların ortaya çıkması mümkündür. İdarenin sebep olduğu bir işlem nedeniyle manevi zarara uğrayan kimse idareye karşı manevi tazminat davası açabilir.
İdareye Manevi Tazminat Davası Açmanın Koşulları Nelerdir?
İdareye manevi tazminat davası açmak için öncelikle bir zararın varlığı gerekmektedir. İdarenin eylemi nedeniyle bir zarar meydana gelmemişse idareye karşı tazminat davası açmak mümkün değildir. İkinci olarak bu zararın idarenin eylemi ya da kimi durumlarda eylemsizliği nedeniyle meydana gelmesi gerekmektedir. Yani zarar ile idarenin eylemi arasında illiyet bağı kurulması zorunludur. Son olarak idarenin eylemi ile meydana gelen zarar neticesinde manevi tazminat doğabilmesi için manevi varlıkta bir zararın doğması gerekmektedir. İdarenin zarar doğuran bütün işlemlerinde manevi zararın meydana geldiğini ileri sürmek mümkün değildir. Eğer zarar yalnızca maddi varlıklarda ortaya çıkmışsa bu durumda yalnızca maddi tazminat talebinde bulunmak gerekecektir.
Manevi Tazminat Davasının Açılması
İdareye karşı açılacak manevi tazminat davasının idari yargı usulündeki adı tam yargı davasıdır. Tam yargı davası ile maddi ve manevi zararların tazmini birlikte istenebileceği gibi maddi bir zararın bulunmadığı durumlarda ya da iptal davası ile zararın telafi edildiği halde yalnızca manevi tazminat davası açmak mümkündür. İYUK m. 12 uyarınca iptal ve tam yargı davaları birlikte açılabileceği gibi İYUK m. 13 uyarınca doğrudan doğruya tam yargı davası da açılabilir. Bu duruma tebliğ ya da öğrenmeden itibaren olan 1 yıllık süre ile her halükarda davanın açılması gereken 5 yıllık hak düşürücü sürelere dikkat edilmesi önemlidir. Davların idare mahkemesinde açılması gerekmektedir.
Manevi Tazminat Miktarı Nasıl Belirlenir?
İdare hukukunda manevi zararın tazmini bir miktar paranın ödenmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle belirlenecek manevi tazminat miktarını etkileyecek hususların varlığı önemlidir. Manevi tazminat miktarı belirlenirken ortaya çıkan zararın ağırlığı, zararın ortaya çıkmasında zarar görenin kusurunun bulunup bulunmadığı (müterafik kusur), zarar görenin sosyal ve ekonomik konumu, zarar görenin şeref ve onurunun zedelenip zedelenmediği, yaşama sevincinde meydana gelen azalma gibi hususlar manevi tazminat miktarını belirleyen hususlardır. Danıştay içtihatlarında manevi tazminata faiz işletilip işletilmeyeceği ve manevi tazminatta faiz başlangıcı yönünden farklı kararları mevcuttur.
Danıştay Kararlarında Manevi Tazminat
Danıştay verdiği bir kararında; “…Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli ve makul bir tutarı aşmaması gerekmektedir. Uyuşmazlıkta, olayın oluş şekli ve zararın niteliği dikkate alındığında, Mahkemece davacı için takdir edilen manevi tazminat miktarının, duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı görülmektedir…” gerekçesiyle hükmedilen tazminat miktarının idarenin kusurunu ortaya koyacak ve caydırıcı nitelikte olacak biçimde tespit edilmesi gerektiğine hükmetmiştir (Danıştay 10. Daire Başkanlığı, 19/04/2022T., 2019/11270 E., 2022/2245 K.).
Danıştay verdiği bir başka kararında da; “…Mahkeme kararının, manevi tazminata ilişkin kısmının bozulması istemleri yönünden; Anayasa’nın 125. maddesinin ilk fıkrasında; “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” hükmü yer almakta olup, aynı maddenin son fıkrasında; idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için idarenin hukuka aykırı bir işlemi veya eylemi sonucu ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması ya da ilgilinin şeref ve onurunun zedelenmesi veya kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi gerekmekte olup; doktrinde de kabul edildiği üzere, manevi tazminat ilgilinin malvarlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Bununla birlikte; manevi zararın tazminine hükmedilirken ilgililerin sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak olay nedeniyle duyduğu elem ve ızdırabın kısmen giderilmesini ifade edecek, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak, idarenin hukuka aykırılığını ortaya koyacak ve hukuka aykırılığı özendirmeyecek bir miktarın belirlenmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda, olayın gerçekleşme şekli ve davacının uğradığı zararın niteliği dikkate alındığında, mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının, uğranılan zarara göre orantısız ve düşük kaldığı, duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yetersiz bulunduğundan, manevi tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre manevi tazminat miktarının mahkemece yeniden belirlenmesi gerekmektedir…” gerekçesiyle, idarenin haksız eylemi nedeniyle şeref ve onuru zedelenen kimse lehine idarenin hukuka aykırılığı ortaya koyacak ve caydırıcı bir tazminata hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir (Danıştay 8. Daire Başkanlığı, 30/06/2021T., 2021/2903 E., 2021/3525K.).
İdareye karşı açılacak manevi tazminat davalarının hukuki nitelikleri itibariyle bu tür davaları açmadan önce hukuki desteğe başvurulması önem arz etmektedir.